15 Aralık 2013 Pazar
Tagged Under: Emre Aydin
Emre Aydın, ‘Afili Yalnızlık’ albümüyle hayatımıza girdiğinden beri, sesi ve şarkılarıyla melankoli rüzgârları estirdi… Herkesin merakla beklediği yeni albümünü konuşmak için karlı bir İstanbul gününde buluştuk; haftaya elinizde olacak albüm için çok çalışmış. Yine canınızı yakacak, biraz içinizi buracak melodiler ve sözler var. Her zamanki samimiyetiyle sorularımı cevaplarken oldukça rahattı Emre Aydın... İşte anlattıkları…
Nihayet ‘Eylül Geldi Sonra’ isimli yeni albümle karşımızdasın. Uzun sürdü çalışmaları…
2,5 sene… İstanbul-Stockholm arası gidip gelindi. Yerli enstrümanların daha çok kullanıldığı ‘Kağıt Evler’ ile ‘Afili Yalnızlık’ arası bir albüm oldu. Akustik, sade, piyanonun daha çok kullanıldığı, çok emek harcadığım bir çalışma. Sözlerin daha yalın olmasına gayret ettim. O alışılan melankoli devam etti…
Albüm ismi bir hikâyenin devamı gibi…
Evet aynen. Sonrasının çok iyi gitmediğini, öncesinin daha iyi olduğunu vurgulamaya çalıştım. Konseptimiz, ‘zaman’. Alt başlıklarda zaman geçtikçe götürdüklerinden bahsediyorum. Yaşadığın yerin zamanla değişmesi ve seni mutsuz etmesi var albümde.
HIRSIZ KULAK!
Bütün şarkılar senin yaşadıkların mı?
Ben şarkı yazarıyım. Size yazdıran kelime dağarcığınız, kendinize ve dışarıya olan duyarlılığınızdır. Kendi içinde matematiği olan beste ve sözün yaşanmışlıklarla açıklanması mümkün değil.
Yaptığın bir şarkının nakaratı Sezen Aksu’nun ‘El Gibi’ şarkısına benzemiş, gidip ona dinletmişsin...
‘Akşamlarda Parmak İzin’ şarkımda öyle oldu. Şarkıyı yazdıktan sonra fark ettim. Neye benzediğini bulmam 10 günümü aldı. Sonra Sezen Aksu’ya dinlettik. O bir problem olmayacağını, o kadar bir benzerlik olmadığını söyledi ama ben yine de şarkının künyesinde ismini yazdım. Her besteciye olur böyle şeyler. Bazen anlarsın bazen anlamazsın. “Hırsız kulak” diyorlar bu duruma.
Sezen’den laf açılmışken, albümdeki bir cover Sezen Aksu, diğeri de Nazan Öncel’den…
Nazan Öncel’in ‘Geceler Kara Tren’ adlı şarkısını çok seviyordum. İlk albümden beri hep aklımdaydı bu şarkı. Bu albüme çok uygun olduğunu düşündüm. ‘Belalım’ da sahnede çok çaldığım bir şarkıydı. Sahnede nasıl çalıyorsak albümde de öyle kullandık şarkıyı. Zaten bu şarkılar çok iyi düzenlenip söylenmiş şarkılar. Onlara ekstra katacak bir şey bulamazsınız.
Rock’çısın pop da dinliyorsun… Yüksünme durumun yok...
Rock’çı hiçbir zaman telaffuz etmediğim, insanların bana yapıştırdığı bir şey. Ağırlıklı olarak rock müzik dinlerim ama bir Yalın albümü de dinlerim; Sagopa Kajmer de dinlerim. Her şeyi dinlerim. Müziğimi pop mu, rock mı diye eleştirip yeterince sert bulmadıkları için “Sen rock’çı olamazsın!” diyorlar mesela... Zaten hiçbir zaman “Rock müzik yapıyorum” demedim. Buna rağmen 10 yıldır hâlâ “Bu rock müzik değil” diye beni eleştiriyorlar. “Bu son albüm nedir?” derseniz ve ille kategorize etmem gerekirse pop-rock albümü derim.
NEDEN HAREKETLİ ŞARKI YOK?
Çok üzülür müsün yapılan eleştirilere?
Okuyorum hepsini. Çok doğru bir noktaya parmak basıldığında “Bunu nasıl kaçırdım?” diyebilirim. Yararlanabilirim de eleştirilerden. Yapıcı-yıkıcı eleştiri geyiğine de girmeyeceğim. Eleştiri başladığı zaman anlıyorsunuz zaten adamın ne niyetle söylediğini. Mesela haftaya çıkacak albümümün eleştirisini şimdiden söyleyeyim (gülüyor) “Neden hareketli şarkı yok?” diyecekler.
Sahi neden hiç hareketli şarkı yok o zaman?
Bir hızlı, iki slow diyerek bir sıralama yapmadım çünkü. Zaten çok hareketli şarkım hiç olmadı ki. Hareketli şarkımın bile nasıl tınladığını zaten biliyorsun (gülüyor).
Fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini biliyorum. Yok mu bunları paylaşacağın bir sergi?
Bir fotoğraf kitabı konsepti var. Sergi çok profesyonel iş. Aklımdaki kitabı sosyal bir yardım kuruluşuyla beraber yayımlama fikrim var. Seviyorum fotoğrafı, görüntü yönetmenliğini.
Dünyayı geziyorsun fotoğraf çekmek için…
Evet. Tayland’a ve Hong Kong’a gittim sadece fotoğraf için. İzlanda var sırada.
Bir önceki söyleşimizde bir korku filmi projenden bahsetmiştin. Ne oldu yönetmenlik girişimin?
Başlamıştık sonra turne denk geldi. Bir şeyi bıraktığınızda kötü olmaya yatkındır ya. O da bizi biraz ürküttü. Özellikle bu bir korku filmiyse kötüsü de çok kötü oluyor (gülüyor). Şimdi kaldığımız yerden başlayıp bitirmeyi düşünüyoruz.
MÜZİK BIRAKILMAZ, BIRAKILSA DA AÇIKLANMAZ
Röportaj vermeyi, televizyona çıkmayı pek sevmiyor gibisin… Doğru mu?
Popüler olmak için şarkıcı olup çok başarılı olanlar var. Ben şarkıcı olup popüler olanlardanım. İşimin gereği olduğu için röportaj yapıyorum. Müzik yaparken keyif alıyorum sadece.
Müzikten de sıkılıp bırakma durumu olur mu?
Müzik bırakabileceğiniz bir şey değil. Bırakmam. Ha bıraksam da açıklama yapmam; kimsenin haberi olmaz (gülüyor). Televizyona az çıkıyordum; şimdi bu albüm için eleme yapıp daha da az çıkacağım. Fanlar bu duruma çok kızıyor, onlardan da hoşgörü istiyorum.
Evet, fanların inanılmaz. Bu kadar içten hayran topluluğu başka hiçbir sanatçıda görmedim. Nasıl iletişimin onlarla?
Hepsine karşı bir sorumluluk hissediyoruz ekip olarak. Fakat bir denge var... Fan club bir danışman grup bizde. Hoşgörü ve sevgiyle ilerliyoruz. Hepsine teşekkür ederim; yalnız yürümediğimi hissediyorum. Aramızdaki bağ kuvvetli, bana ‘Ağabey’ diye hitap ediyorlar.
Canın sıkıldığında, kaçmak, kafanı dinlemek istediğinde nereye gidersin?
Ailemin yanına Antalya’ya…
Sevmiyor musun İstanbul’u?
Çok alışmadım; çok da bayılmıyorum. New Yorklu fotoğrafçı William Klein, Paris’te yaşıyor. “New York’ta en sevdiğiniz yer neresi?” sorusuna, “Sevmiyorum o şehri, sadece tolere ediyorum” demiş! Bende bu derece değil ama trafik beni çıldırtıyor.
Araba kullanabiliyor musun?
Sırf trafik yüzünden arabamı sattım. Uygunsa toplu taşımayı kullanıyorum.
Sakin, rahat, mütevazı duruşunu hiç bozmadın…
Mütevazı olduğumu düşünmüyorum. Sadece normal davranıyorum. Yaptığım işi anlatmaya çalışıyorum sadece. Şımarılacak bir durum yok. “Mütevazılığı da pazarlayacağım” demenin manası yok!
Madem müzik tarzı ayrımın yok, bir kulüpte eller havaya dans ederken görebilir miyiz seni?
Valla şarkı iyiyse evde de dinleyip dans etmişimdir (gülüyor).
Çıkar mısın geceleri?
Gece hayatım yoktur ama sosyal biriyimdir. Belirli yerlere gitmediğiniz zaman çıkmıyor algılanıyorsunuz.
Özel hayatını steril yaşayanlardansın, dikkat ediyorsun…
Özel hayat konuşmak, onu deşmek herkesin merak ettiği bir şey değil. Bir pop ikonu değilim, bu yüzden özel hayatım da incelenmemeli. Bir gazeteciyle albümü konuşmak için oturuyorum, bakıyorum ki hiç dinlememiş. Nereden başlık bulurum telaşında; ona da hak veriyorum.
YENİ ALBÜMÜN KELİMELERİ
Emre Aydın’a yeni albümdeki 10 şarkının çağrışımlarını sorduk. İşte yanıtları:
Akşamlarda Parmak İzlerin: Kış.
Geceler Kara Tren: Üniversite yıllarım. Nazan Öncel
Eyvah: Sis ve buhran.
Bitti Tebrikler: Hüzün
Buralar Yalan: İstanbul’dan gitme isteği.
Eylül: Özet
Belalım: Sezen Aksu ve sahnedeki yıllarım.
Ses Ver: Zaman.
Artık Özlemek İstemiyorum: Gençlik
Sen Gitme: Umut
Emre Aydin Eylul geldi sonra albumu ile ilgili anlattiklari
By:
Unknown
On: 06:59
Emre Aydın, ‘Afili Yalnızlık’ albümüyle hayatımıza girdiğinden beri, sesi ve şarkılarıyla melankoli rüzgârları estirdi… Herkesin merakla beklediği yeni albümünü konuşmak için karlı bir İstanbul gününde buluştuk; haftaya elinizde olacak albüm için çok çalışmış. Yine canınızı yakacak, biraz içinizi buracak melodiler ve sözler var. Her zamanki samimiyetiyle sorularımı cevaplarken oldukça rahattı Emre Aydın... İşte anlattıkları…
Nihayet ‘Eylül Geldi Sonra’ isimli yeni albümle karşımızdasın. Uzun sürdü çalışmaları…
2,5 sene… İstanbul-Stockholm arası gidip gelindi. Yerli enstrümanların daha çok kullanıldığı ‘Kağıt Evler’ ile ‘Afili Yalnızlık’ arası bir albüm oldu. Akustik, sade, piyanonun daha çok kullanıldığı, çok emek harcadığım bir çalışma. Sözlerin daha yalın olmasına gayret ettim. O alışılan melankoli devam etti…
Albüm ismi bir hikâyenin devamı gibi…
Evet aynen. Sonrasının çok iyi gitmediğini, öncesinin daha iyi olduğunu vurgulamaya çalıştım. Konseptimiz, ‘zaman’. Alt başlıklarda zaman geçtikçe götürdüklerinden bahsediyorum. Yaşadığın yerin zamanla değişmesi ve seni mutsuz etmesi var albümde.
HIRSIZ KULAK!
Bütün şarkılar senin yaşadıkların mı?
Ben şarkı yazarıyım. Size yazdıran kelime dağarcığınız, kendinize ve dışarıya olan duyarlılığınızdır. Kendi içinde matematiği olan beste ve sözün yaşanmışlıklarla açıklanması mümkün değil.
Yaptığın bir şarkının nakaratı Sezen Aksu’nun ‘El Gibi’ şarkısına benzemiş, gidip ona dinletmişsin...
‘Akşamlarda Parmak İzin’ şarkımda öyle oldu. Şarkıyı yazdıktan sonra fark ettim. Neye benzediğini bulmam 10 günümü aldı. Sonra Sezen Aksu’ya dinlettik. O bir problem olmayacağını, o kadar bir benzerlik olmadığını söyledi ama ben yine de şarkının künyesinde ismini yazdım. Her besteciye olur böyle şeyler. Bazen anlarsın bazen anlamazsın. “Hırsız kulak” diyorlar bu duruma.
Sezen’den laf açılmışken, albümdeki bir cover Sezen Aksu, diğeri de Nazan Öncel’den…
Nazan Öncel’in ‘Geceler Kara Tren’ adlı şarkısını çok seviyordum. İlk albümden beri hep aklımdaydı bu şarkı. Bu albüme çok uygun olduğunu düşündüm. ‘Belalım’ da sahnede çok çaldığım bir şarkıydı. Sahnede nasıl çalıyorsak albümde de öyle kullandık şarkıyı. Zaten bu şarkılar çok iyi düzenlenip söylenmiş şarkılar. Onlara ekstra katacak bir şey bulamazsınız.
Rock’çısın pop da dinliyorsun… Yüksünme durumun yok...
Rock’çı hiçbir zaman telaffuz etmediğim, insanların bana yapıştırdığı bir şey. Ağırlıklı olarak rock müzik dinlerim ama bir Yalın albümü de dinlerim; Sagopa Kajmer de dinlerim. Her şeyi dinlerim. Müziğimi pop mu, rock mı diye eleştirip yeterince sert bulmadıkları için “Sen rock’çı olamazsın!” diyorlar mesela... Zaten hiçbir zaman “Rock müzik yapıyorum” demedim. Buna rağmen 10 yıldır hâlâ “Bu rock müzik değil” diye beni eleştiriyorlar. “Bu son albüm nedir?” derseniz ve ille kategorize etmem gerekirse pop-rock albümü derim.
NEDEN HAREKETLİ ŞARKI YOK?
Çok üzülür müsün yapılan eleştirilere?
Okuyorum hepsini. Çok doğru bir noktaya parmak basıldığında “Bunu nasıl kaçırdım?” diyebilirim. Yararlanabilirim de eleştirilerden. Yapıcı-yıkıcı eleştiri geyiğine de girmeyeceğim. Eleştiri başladığı zaman anlıyorsunuz zaten adamın ne niyetle söylediğini. Mesela haftaya çıkacak albümümün eleştirisini şimdiden söyleyeyim (gülüyor) “Neden hareketli şarkı yok?” diyecekler.
Sahi neden hiç hareketli şarkı yok o zaman?
Bir hızlı, iki slow diyerek bir sıralama yapmadım çünkü. Zaten çok hareketli şarkım hiç olmadı ki. Hareketli şarkımın bile nasıl tınladığını zaten biliyorsun (gülüyor).
Fotoğraf çekmeyi çok sevdiğini biliyorum. Yok mu bunları paylaşacağın bir sergi?
Bir fotoğraf kitabı konsepti var. Sergi çok profesyonel iş. Aklımdaki kitabı sosyal bir yardım kuruluşuyla beraber yayımlama fikrim var. Seviyorum fotoğrafı, görüntü yönetmenliğini.
Dünyayı geziyorsun fotoğraf çekmek için…
Evet. Tayland’a ve Hong Kong’a gittim sadece fotoğraf için. İzlanda var sırada.
Bir önceki söyleşimizde bir korku filmi projenden bahsetmiştin. Ne oldu yönetmenlik girişimin?
Başlamıştık sonra turne denk geldi. Bir şeyi bıraktığınızda kötü olmaya yatkındır ya. O da bizi biraz ürküttü. Özellikle bu bir korku filmiyse kötüsü de çok kötü oluyor (gülüyor). Şimdi kaldığımız yerden başlayıp bitirmeyi düşünüyoruz.
MÜZİK BIRAKILMAZ, BIRAKILSA DA AÇIKLANMAZ
Röportaj vermeyi, televizyona çıkmayı pek sevmiyor gibisin… Doğru mu?
Popüler olmak için şarkıcı olup çok başarılı olanlar var. Ben şarkıcı olup popüler olanlardanım. İşimin gereği olduğu için röportaj yapıyorum. Müzik yaparken keyif alıyorum sadece.
Müzikten de sıkılıp bırakma durumu olur mu?
Müzik bırakabileceğiniz bir şey değil. Bırakmam. Ha bıraksam da açıklama yapmam; kimsenin haberi olmaz (gülüyor). Televizyona az çıkıyordum; şimdi bu albüm için eleme yapıp daha da az çıkacağım. Fanlar bu duruma çok kızıyor, onlardan da hoşgörü istiyorum.
Evet, fanların inanılmaz. Bu kadar içten hayran topluluğu başka hiçbir sanatçıda görmedim. Nasıl iletişimin onlarla?
Hepsine karşı bir sorumluluk hissediyoruz ekip olarak. Fakat bir denge var... Fan club bir danışman grup bizde. Hoşgörü ve sevgiyle ilerliyoruz. Hepsine teşekkür ederim; yalnız yürümediğimi hissediyorum. Aramızdaki bağ kuvvetli, bana ‘Ağabey’ diye hitap ediyorlar.
Canın sıkıldığında, kaçmak, kafanı dinlemek istediğinde nereye gidersin?
Ailemin yanına Antalya’ya…
Sevmiyor musun İstanbul’u?
Çok alışmadım; çok da bayılmıyorum. New Yorklu fotoğrafçı William Klein, Paris’te yaşıyor. “New York’ta en sevdiğiniz yer neresi?” sorusuna, “Sevmiyorum o şehri, sadece tolere ediyorum” demiş! Bende bu derece değil ama trafik beni çıldırtıyor.
Araba kullanabiliyor musun?
Sırf trafik yüzünden arabamı sattım. Uygunsa toplu taşımayı kullanıyorum.
Sakin, rahat, mütevazı duruşunu hiç bozmadın…
Mütevazı olduğumu düşünmüyorum. Sadece normal davranıyorum. Yaptığım işi anlatmaya çalışıyorum sadece. Şımarılacak bir durum yok. “Mütevazılığı da pazarlayacağım” demenin manası yok!
Madem müzik tarzı ayrımın yok, bir kulüpte eller havaya dans ederken görebilir miyiz seni?
Valla şarkı iyiyse evde de dinleyip dans etmişimdir (gülüyor).
Çıkar mısın geceleri?
Gece hayatım yoktur ama sosyal biriyimdir. Belirli yerlere gitmediğiniz zaman çıkmıyor algılanıyorsunuz.
Özel hayatını steril yaşayanlardansın, dikkat ediyorsun…
Özel hayat konuşmak, onu deşmek herkesin merak ettiği bir şey değil. Bir pop ikonu değilim, bu yüzden özel hayatım da incelenmemeli. Bir gazeteciyle albümü konuşmak için oturuyorum, bakıyorum ki hiç dinlememiş. Nereden başlık bulurum telaşında; ona da hak veriyorum.
YENİ ALBÜMÜN KELİMELERİ
Emre Aydın’a yeni albümdeki 10 şarkının çağrışımlarını sorduk. İşte yanıtları:
Akşamlarda Parmak İzlerin: Kış.
Geceler Kara Tren: Üniversite yıllarım. Nazan Öncel
Eyvah: Sis ve buhran.
Bitti Tebrikler: Hüzün
Buralar Yalan: İstanbul’dan gitme isteği.
Eylül: Özet
Belalım: Sezen Aksu ve sahnedeki yıllarım.
Ses Ver: Zaman.
Artık Özlemek İstemiyorum: Gençlik
Sen Gitme: Umut
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder